Mars Projesi
Yıllar boyu bilim damlarının gözdesi olmayı başaran o muhteşem “kızıl gezegen”, Mars. Bir çok UFO hikayesinde ve bilim kurgu filimde başrol oynadı. Hep korkuldu, hep merak edildi. Acaba yaşam var mı? Varsa bu canlılar basit organizmalar mı? yoksa dünyada ki gibi kompleks organizmalar da var mı? Bu sorulara ancak geçtiğimiz yıllarda cevap buluna bilindi. NASA’nın marsa indirdiği araçlar sayesinde mars yüzeyinde canlı ve su bulunmadığı anlaşıldı. Tabi ki bu cevaplar insan oğlunun bitmez tükenmez merak duygusunu doyurmaya yetmez. Şimdi ki hedef 2005 yılına kadar Mars gezegenine ayak basmak. Ay’a ilk insanın ayak basmasından sonra ki en büyük gelişme olarak kabul edilen bu olayı bu kadar geciktiren, teknolojik yetersizliklerden çok bürokratik engellerdi 1965 yılında marsa ilk insansız araştırma gemisini indiren teknolojinin .önündeki bürokrasi engelini aşmayı başaran bilim adamları işe koyuldu ve çalışmalar büyük bir hızla devam ediyor. Eğer bir aksilik olmazsa 2003 yılında ilk insanlı uzay gemisi marsa doğru yola çıkacak
Marsın yıllar boyu ilgi odağı olduğunu söyledik. Peki neydi Mars’ı bu kadar çekici kılan. Mars yaklaşık olarak dünyanın yarı büyüklüğünde, güneşe yakınlık bakımından dünyadan sonra gelen, kırmızımsı renge sahip bir gezegen. Buraya kadar her şey normal, gelelim marsta yaşam olduğu iddialarının ortaya atılmasına neden olan özelliklerine. Marsın da dünyanın ki gibi bir atmosferi var ve bu nedenle yüzeyine çarpan meteorlar fazla büyük hasarlar veremiyor. Yine dünyada olduğu gibi Mars’ta da bir eksen eğikliği var buda marsta mevsimler oluşmasına neden oluyor. Marsı dünyadan teleskoplarla incelediğiniz zaman mevsim değişikliklerinde yüzeyinin yeşilimsi bir renk aldığı görülür. (Bu renklenmenin nedeninin büyük metal çekirdeğin ısınma ile renk değiştirmesinden kaynaklandığı sanılmaktadır). Bu yeşil renk bilim adamlarının mars yüzeyinde bitkisel yaşam olduğunu sanmalarına neden olmuştur. Bilim adamlarını yanıltan diğer bir olay; Mars yüzeyi kutuplardan ekvatora doğru uzanan derin kanallarla doludur. Bu derin kanalların kendiliğinden oluşma ihtimalinin çok az olmasından dolayı. Bu kanalların su sıkıntısı çeken marslılar tarafından kutuplardan ekvatora su taşımak için açıldığı sanılmaktaydı (Fakat daha sonra mars yüzeyinden alınan resimler ile bu kanalların tamamen doğal yollarla, kendiliğinden oluştuğu anlaşılmıştır). Marsı sadece teleskopla inceleyebilen bilim adamları için bu veriler yaşam olma olasılığının bir kanıtı olarak görülüyordu. Ve bu tezi savunan bir çok bilim adamı vardı. Ta ki marsa inen araçlardan aldığımız bilgilerle bunun aksi kanıtlanana kadar.
Mars projesini gerçekleştirebilmek için yapılan çalışmalar hızla ilerliyor. Projenin temelini 2003 yılındaki yolculuk oluşturuyor, bu yolculuğun ardından marsa belli aralıklarla gönderilecek olan uzay gemileri marsta bir araştırma merkezi ve otel inşa edecekler. Aynı zamanda mars yüzeyindeki kraterleri incelemek üzere uçuşlar yapacak olan bir uçak ta mars projesi dahilinde yer alıyor. Tahminen 2015 yılında marstaki otel ve araştırma merkezi tamamlanacak. Daha sonraki yıllarda ise çalışmalara maddi destek sağlamak amacı ile zenginlere marsta tatil imkanı sunulacak. Bu yolculuk için özellikle 2003 yılının seçilme nedeni; 28 Ağustos 2003 tarihinde mars ile dünya arsındaki mesafenin en kısa halini alması. Bu tarihte mars ile dünya arası uzaklık yaklaşık olarak 56 milyon kilometre kadar olacak. Dünya ile mars arasındaki mesafenin tekrar bu kadar kısa olması için 15 yıl geçmesi gerekiyor. Yani en az yakıt harcayarak, en yakın zaman da mars yüzeyine inebilmemiz için 2003 yılından başka bir alternatifimiz yok.
Marsa yapılacak olan yolculuğun yaklaşık olarak 18 ay kadar süreceği tahmin ediliyor. Böylesine uzun bir yolculuk beraberinde bir çok sorun getiriyor. Bunlardan en önemlisi bu kadar uzun süre, zor şartlar altındaki yolculuğa dayanabilecek bir gemi. NASA bu yolculuk için kullanılacak olan gemiyi laboratuvarlarında inceleme altına aldı ve üzerinde dayanıklılık testleri yapıyor. Bu gemide kullanılmak üzere geliştirilen roket teknolojisi yardımı ile hem yolculuk daha kısa sürecek hem de daha az yakıt kullanılması sağlanacak (Yandaki resimde roketin şematik bir görünüşü bulunuyor). Yakıt problemi de yolculuk için büyük önem teşkil ediyor. Bu sorunun da geminin üzerine yerleştirilecek olan hidrojen tankı ile çözümlenmesi planlanıyor. Bu hidrojen tankı, mars yüzeyine inildiğinde mars atmosferinde büyük bir oranda bulunan CO2 gazı ile tepkimeye sokularak geri dönüş için gerekli olan yakıtı (metan gazı) ve bir miktar su ile oksijen elde edilecek. Tabi ki böylesine uzun ve zorlu bir yolculuktaki tek sorun yakıt ve araç sorunu değil bu yolculukta görev yapacak olan mürettebatın sağlık, yeme, içme ve psikolojik sorunlarını çözebilmek için de büyük çalışmalar yapılıyor. Şu an yolculuk için 20 kişi eğitim görüyor. Bunlar içinden seçilecek en iyi 6 kişi mars yolculuğuna çıkacak. Bu kişiler zorlu şartlarda dayanıklılık testlerine tabi tutuluyor. Bunun yanı sıra hepsi çok iyi bir doktor, araştırmacı ve çiftçi olarak yetiştiriliyor. Mürettebatı tehdit eden en büyük sağlık sorunu uzun süre yer çekimi kuvvetinden uzak kalmanın ve uzay radyasyonuna maruz kalmanın oluşturacağı olumsuzluklar. Herhangi bir sağlık probleminde geminin tekrar dünyaya dönmesi mümkün değil bu nedenle uzay aracı her türlü tıbbi müdahalenin yapılabileceği şekilde düzenleniyor. Yiyecek problemi için ise gemi yola çıkar çıkmaz geminin bir bölümüne tohum ekilmesi düşünülüyor. Mars yüzeyine inildiğinde ise tohumlar burada kurulacak olan seralara taşınacak ve burada yetiştirilecek. Su problemi için ise çok etkili bir arıtma cihazı tasarlandı bu cihaz sayesinde, duş ve idrar suları tekrar içile bilecek kadar temiz hale getiriliyor. Böylece suyun dönüşümü sağlanıyor. Bütün bu çalışma ve araştırmalar iki haftalık bir yüzey incelemesi için. Mars yüzeyine inen mürettebat iki hafta mars yüzeyinde kalacak ve burada daha önce yollanmış olan araçlar buluşup onların yardımı ile kurulacak laboratuvarlarda incelemeler yapılacak. İki hafta sonunda mürettebat tekrar geri dönecek.
Mars Projesi ile ilgili anlattıklarımız, bazılarınıza sadece bir rüya gibi gelebilir. Ama bu proje için yıllardır büyük çalışmalar yapılıyor. Ve ABD hükumeti geçte olsa bu konuya önem vermeye başladı. Şu an için projeye 40 milyar dolarlık bir bütçe ayrılmış durumda ikinci bir ek bütçe ise yolda. Eğer bir gün üzerinde yaşadığımız gezegen “dünya” bir tehlike içine girerse yaşaya bileceğimiz başka gezegenler bulmamız gerekebilir. Bu proje, bu yolda atılmış en büyük adımdır. Umarız projeye bu güne kadar harcanan paranın çok ve gereksiz olduğu iddiası ile zorluk çıkartan siyasetçiler, işin ciddiyetinin farkına varır ve köstek olmak yerine destek olmaya çalışırlar.
Tarih: 05-10-2001
www.bilimveteknoloji.com